Teoman'ın N-Style'daki söyleşisini okurken bu hazin öyküyü anımsadım:
"Kendimi kötü hissettiğimde 19. yüzyıl romanları okuyorum" diyordu.
İtiraf etmeliyim ki, ben de haftalardır dilimde onun "Paramparça"sıyla geziniyorum. Ve bu şarkının sözlerinde Tereza'nınkine benzer bir sevgiye susamışlığı tadıyorum:
"Bugün benim doğum günüm/Hem sarhoşum, hem yastayım/bir bar taburesi üstünde/babamın öldüğü yaştayım/kelimeler büyüyor ağzımda/bildiğim tüm hayatlar/paramparça..."
Sahi, bu yaşta bir delikanlı niye doğum gününde yas tutar ki..?
***
Son bir ayda iki Teoman konseri izledim.
Bir stadyum dolusu gencin hep bir ağızdan "Bildiğim tüm hayatlar, paramparça" diye haykırışına tanık oldum.
Onun ağzında büyüyenlerin, kendi kuşağının kelimeleri olduğunu hissettim.
Şu anda Türkiye'nin en çok satan albümü bu... Adı "17..."
"Her şeyin satılık olduğu bir dünyada, mutsuzluktan sarhoş" olmuş. "Elveda zalim dünya" şarkısıyla kelebek kadar süren ömrünü noktalamış 17 yaşında bir gencin öyküsü var albümde...
Bugün 17 yaşında olanlar, 1983'te doğdular.
Büyük şehirde büyüdülerse, ne kan kokusu bulaştı gençliklerine, ne tank sesi böldü uykularını... Duvarlar, sınırlar, tabular yıkıldı onlar için; okullar, barlar, internet cafeler açıldı.
Niye öyleyse bu "iç kanama"..?
Teoman, beni çarpan bir sözcükle yanıtlıyor soruyu:
"Köksüzüz" diyor, "...tutunacak hiçbir şeyimiz yok"
1990'larda yapılan bir araştırmada gençlerin çoğu, kendi durumlarını 10 yıl öncesine göre "daha kötü" olarak nitelemişlerdi. (İMV-SAM/1995)
Hep "bir kabus dönemi" olarak tanıdıkları "80 öncesi"nde bugünden "daha iyi" olan neydi ki?
Belki şu:
Onlar, doğru ya da yanlış, bir yere kök salmış; tutunmuşlardı.
Sokaklarda cellat kol gezerken bile, "rüzgar gülleri"nin ölüm esintileri yerine daha iyi bir yaşam umuduyla döndüğü bir dönemdi o...
"80 öncesindekiler belki toplumu kurtarma uğruna gençliğini tam yaşamadı, ama -yanlış yöntemler içerse de- dayanışma, heyecan ve paylaşma duygularıyla büyük bir toplum projesi uğruna çaba gösterdi. Şimdi ise kendisi için kendine eziyet eden bir kuşak var" diyor Hayri Kozanoğlu... (Yuppieler, Prensler ve Bizim Kuşak, İletişim, 1993) ve bugünün "kalpsiz kuşak"ını "Bildiği şair adı bilgisayar markasından az olanlar" diye tanımlıyor.
***
Bugün, hepimizin bildiği bütün hayatlar "paramparça" iken, piyasada bunca çeşitli aşk şarkısı olması, aslında aşkın kendisinin var olmamasından mı acaba..?
Belki de birileri Gorki'nin üniversitelisi gibi bizim adımıza, olmayan bir sevgiliye yazıyor bu satırları...
Ve biz stadyumlarda toplanıp o mısraları dinlerken, aşk varmış gibi yaparak ağlaşıyoruz...
...yaralı kalbimizin sökükleri dikilirken bir yandan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder